Çarşamba, Eylül 29, 2010

Burak Kurtuluş ile 3. haftaya bakış (1)


HiÇ KİMSE HAKSIZ ÇIKTIGI OLAYLARI HATIRLAYAMAZ. HAKLI OLDUĞUNU iSE, HiÇ KİMSE UNUTMAZ.

İstanbul Süper Amatör Ligi’nde ikinci haftayı geride bıraktık. Bu hafta, bazı kendini bilmezlerin yüzünden sahalarımızda bilhassa maç sonlarında tasvip etmediğimiz olaylar oldu. İkinci haftada startı verdiler, sonumuz hayır olsun.

Fıkrayı bilirsiniz; Bir gün Nasreddin Hoca’nın eşeği çalınmış. Hoca, can sıkıntısı içinde durumu komşularına anlatınca her kafadan bir ses çıkmaya başlamış. Birisi: Hocam demiş ‘niye ahırın kapısına iyi bir kilit takmadın?’ Hırsızın Hiçmi Suçu YokBir başkası: ‘Evine hırsız giriyor da senin nasıl haberin olmuyor?’ diye konuşmuş. Bir diğeri de: ‘Hocam’ demiş, ‘Kusura bakma ama eşeğin çalınmasına en büyük sebep yine sensin. Çünkü doğru dürüst bir ahırın bile yok.’ Nasreddin Hoca kızmış: ‘Yahu’ demiş, ‘iyi, güzel de kabahatin hepsi benim mi? Hırsızın hiç mi suçu yok?’

Geçen hafta Perşembe gününden maç yazılarını Efkan Bucak’a gönderdim, Cuma günü de sitede bir defa daha gözden geçirdim. Yazdıktan sonra, iki defa okuyorum, bir de yayınlandıktan sonra sitede okuyorum. Hata var ise Editöre bildirip, düzeltme rica ediyorum. Tabii bu arada elektronik postalara da bakıyorum, malum sabah sabah sallayanlar var. Gecenin 06’sında yorum bırakanlar var. İki farklı kişi gibi yorum yapıp bizi eleştirenler, tabiri caiz ise balık yakaladığını sanan ve bir de bununla yetinmeyip, ilgili Kulüp Yöneticisi ile bize haber gönderip de, masumiyet edebiyatı yapanlar da var. Aslında ben buna “kendini acındırma sanatı” diyorum. Bu, bir nev’i kadere gem vurma oyunu da olabilir pekala. Özellikle hayattan beklentilerini alamamış kişiler tarafında bolca kullanılan bir yöntem olduğunu düşünüyorum.

Cuma sabahı gelen elektronik postalardan bir tanesi özellikle dikkatimi çekti. “Ben Koca Mustafa Paşa Spor Kulübü taraftarı x kişiyim, sizden ricam, Sultangazi Spor Kulübü’nün Facebook sayfasına bir bakabilir misiniz? Bu, bize ve semtimize adını veren, tarihe mal olmuş bir devlet adamına yapılan saygısızlığa sizin birkaç kelime etmeniz gerekmez mi?”

Evet baktım. Hatta o gün haftalık panoramanın yorumlar kısmında bu konu ile ilgili ilave de yaptım. Ancak bugün 26.09.2010 Pazartesi günü ve aynı sayfada yine bu tarz yazılar var. Artık bu yorumlara bir düzenleme getirilmesi gerekir. Bugün Koca Mustafa Paşa’ya K… Mustafa Paşa diyenler, yarın Yahya Kemal’e, Kemal Sunal derse ve hatta Batı Trakya’ya Tripoli derlerse bunun hesabını kim verir, o yorumları yazan 16 yaşındaki çocuk mu, yoksa Sultangazi Spor Kulübü mü? Sonuçta, Sultangazi Spor Kulübü ciddi bir Kulüp. Birçok Kulüpte olmayan iş bilen, tecrübeli Yöneticileri var. Sultangazi Belediyesi’nde 5 tane Meclis Üyeleri de var. Belki onlar da Kulüp Yönetimi olarak bu tip zararlı bireylerin maçlarına gelmesini istemiyordur ancak ya bunların önüne geçecekler, ya da bu iş birilerine dokunursa ilk hesabı da Yönetici sıfatıyla onlar verecekler.

Bilmeyenler için; Koca Mustafa Paşa, Osmanlı devlet adamlarındandır. Sırasıyla, ikinci Vezir, Vezir ve Veziri Azam (baş vezir) oldu. Vezir nedir, açıklık getireyim; Osmanlı devletinde divan-ı hümayun üyesidir. Sadrazama bağlı olarak çalışırlardı. Sadrazama ve Padişaha danışmanlık ederlerdi. Veziri Azam ise şimdiki zamanın Başbakanının sözlük karşılığıdır. Koca Mustafa Paşa; Fatih Sultan Mehmed Han’ın oğlu, Yavuz Sultan Selim’in de babası olan Sultan İkinci Beyazıd Han’ın önemli Vezirlerden birisiydi. Yavuz Sultan Selim Han’ın saltanatının ilk yıllarında olan Şehzadeler Meselesi hadiselerine adı karışınca, daha doğrusu taraf olmayınca bertaraf oldu ve 1512 yılında Bursa’da öldürüldü. Kendi adıyla anılan bu tarihi semtte, yine kendi adıyla anılan Cami, imaret, medrese, mektep ve tekkeden meydana gelen bir külliye yaptırmıştır.

Sonuç olarak; hiç kimsenin tarihte bu devlet, bu millet için şanıyla şerefiyle görev yapmış mümtaz şahsiyetlere dil uzatmaya hakkı olamaz. Aynı şekilde hiç kimsenin de misafirine çirkin bir saldırı yapmaya hakkı olamaz.

FİFA ESKİ HAKEMİ MUHİTTİN BOŞAT HAKKINDA…

Muhittin Boşat’ı ilk olarak 14 Kasım 1992 tarihinde oynanan Sarıyer-Galatasaray maçında izlemiştim. Fiziği aman aman bir Hakemdi. Yardımcı Hakem olmasına rağmen sahada Hakem’den daha çok dikkat çekiyordu Muhittin Boşat. Zaten Hoca, eski bir futbolcuymuş. Davutpaşa’da futbol oynadığını biliyordum. Davutpaşa’nın maçını yönettiğini ve o maçtaki adil ve cesur yönetimiyle, Hakemlikte yürüdüğünü de…

Muhittin Boşat, 1960 İstanbul doğumlu. Aslen Arnavut muhaciri bir aileden geliyor. Davutpaşa’da Amatör olarak futbola başlıyor, bu takımla birlikte 2. Lige kadar yükseliyor. 28 yaşında futbolu bırakıp, Teknik Direktör olmaya karar veriyor ve o zamanlar geçerli olan statüye göre, Teknik Direktör olması için 3 Yardımcı, 5 de Orta Hakem’lik yapması gerektiğinden bu koşulları yerine getirmek için kısa bir süre için Hakemlik yapmaya başlıyor. 1988 yılında başladığı Hakemliği çok sevince de devam ediyor ve FIFA Hakemliğine kadar yükseliyor. Eski bir stoper Muhittin Boşat; ayrıca 4 yıllık Üniversite Mezunu, İktisatçı. Lise’ye giden bir oğlu, İstanbul Üniversitesi’nde okuyan bir de kızı var. Futbolculuk yıllarında, hem okuyup hem de ailesine bakmak için İ. Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde Memurluğa başlıyor ve şu anda aynı Fakülte’de Hesap-Tahakkuk Müdürlüğü’nden emekli oldu. Muhittin Boşat 45 yaşında FIFA Hakemi iken Hakemliği bıraktı.

Her futboldan gelen iyi Hakem, ya da çok iyi Teknik Direktör olur diye bir kanun yok. Olsaydı Tanju Çolak ya da Lefter Küçükandonyadis çok iyi Teknik Direktör olurlardı. Ancak, eğer kişi bu konuda kabiliyetliyse ve yeterli özellikleri de taşıyorsa, bu iki meslek dalında da futbol oynamanın büyük avantajları vardır. Muhittin Boşat bana göre Hakemlik için çok uygun bir isimdi.

Muhittin Boşat, Profesyonel Hakemlik kariyerine 22 Eylül 1990 tarihinde oynanan, Silivri-Galata 3. Lig maçında Yardımcı Hakemlik yaparak başlamış. 6 Ekim 1991’deki Ankaragücü-Trabzonspor maçı ile Süper Lige Yardımcı Hakem olarak adım atmış. 31 Ekim 1992 tarihinde oynanan, Dikilitaş-Vefa 3. Lig maçında ise ilk defa top elinde, Hakem olarak sahaya çıkmış ve daha sonra başarı merdivenlerini hızla tırmanmaya başlamış. 14 Ağustos 1994 tarihinde oynanan Bursaspor-Petrolofisi maçında ilk Süper Lig maçına Hakem olarak çıkmış.

Sadece 6 yılda en alttan, en yukarıya çıkmış Muhittin Boşat. Bu bana göre çok büyük bir başarı. Neden olduğunu da söyleyeyim; o zamanlar Hakemlik bugünkünden çok daha zormuş. Ayrıca o zamanlar havuz sistemi olduğu için, şimdiki gibi Klasmanlar da yokmuş. İyi bir Hakem, bir anda yükselebilir ya da hiç maça çıkamayabilirmiş. Bir de buna o zamanlar Liglerimizde görev yapan Asker Hakemleri de eklerseniz, o yıllarda yükselmek için, iyi Hakem olabilmek için Muhittin Boşat gibi olmak lazımmış. Askerler hazır her haliyle, boy-pos, fizik zaten sorun değil, koşu ve kondisyon en iyi bir profesyonel sporcularda olur bir de askerlerde olur malumunuz. Bir de buna, 12 Eylül’den kalma dönemin askeri rejiminin vermiş olduğu otorite üstünlüğünü de eklerseniz, çok zormuş Hakemlikte yükselmek. Ancak Muhittin Boşat, çok iyi bir Hakem ve çok da zeki bir insan. O devirde Muhittin Boşat yükselmeyecek de, Şaban Esen mi yükselecek?  

17 Aralık 1995 tarihinde Fenerbahçe’nin Beşiktaş’a 3-1 mağlup olduğu maçta ilk derbisini yönetti Muhittin Boşat. 22 Aralık 1999 tarihinde yağmurlu bir Ramazan gününde, Şükrü Saraçoğlu’nda Fenerbahçe’yi, Marcio ve Hasan’ın attığı goller ile 2-1 mağlup ettiği maçta bu ismi artık hafızama kazımıştım. Bir de Emniyet mensuplarını hafızama kazımıştım o zamanlar. Tam 1.5 saat Statta tuttular bizi.

Muhittin Boşat ile ilk tanışmamız 2003 yılında, eski Hakem Cüneyt Elmaskeser’in iş yerinde oldu. Allah vergisi liderlik vasıfları olan bir kişi izlenimi edinmiştim ilk tanışmamızda. Bir de peşinden o zamanlar İstanbulspor’da oynayan oğlu Ahmet Can Boşat’ın Siyavuşpaşa’da maçını izlerken sohbet etme imkanı buldum Hoca ile. Ben Türk Futboluna mal olmuş bir adamım, “Şimdi ben oğlum Ahmet’i, İstanbul’daki büyük takımlardan birisine gönderirsem, adım o takımla anılır, ben; oğlum, benim yüzümden zarar görsün istemiyorum” demişti.

2002 yılında o zamanki Beşiktaş Spor Kulübü Başkanı Serdar Bilgili’ye, Yardımcı Hakem Evren Dölek ile birlikte 50 milyarlık tazminat davası açmışlar ve 25’er milyar lira kazanmışlardı. Sonra MHK Üyesi oldu. “…Hakemler, futbolun kötü adamıdır” diyebilen bir MHK Üyesiydi Muhittin Boşat. İyiliği de olmuştur, kötülüğü de. Bunu asla tartışmıyorum, sonuçta karar mercileri her zaman eleştirilir. Ben halen, Muhittin Boşat’ın o zamanlar İHK’ya atadığı ikinci isim olan Hüseyin Darıcı’yı günahlarım kadar sevmem. Bana göre Hoca, Amatör Ligleri çok iyi bilmediği için bazı konularda hatalar yapmıştır. Ancak nasıl bir insan derseniz, “Adamdır” derim sizlere. Muhittin Boşat, Şu anda Cumhuriyet ve Akşam gibi günlük gazetelerde spor yazarlığı yapıyor.

Muhittin Boşat hakkında, Batı Trakya Türkleri-Yahya Kemal İY maçında sonra bir elektronik posta geldi. Adı geçen maçı izleyenler arasında Muhittin Boşat’ın da olduğu, oğlunun Batı Trakya takımda oynadığını bilen Hakem M. Kürşat Filiz’in bundan çok etkilendiği ve çok kötü maç yönettiğini son derece güzel ve medeni ifadelerle anlatmış bir Beyefendi. “…ve sormuş; Muhittin Boşat’ın bu maçı izlemesi sizce ne kadar doğru?

Yanıtlayayım öyleyse; Bana göre esas sorun Muhittin Hocanın bu maçı izlemesinde değil, Hakem’in kafa yapısındadır. Şimdi bir baba olarak Muhittin Boşat, oğlunun maçını neden izlemesin? Kaldı ki; bu maçı izleyenler arasında, İHK eski Üyesi Mehmet Okkalı ve Hakem M. Kürşat Filiz’in Babası olan İHK Üyesi Yaşar Filiz de vardı. Ayrıca yine eski İHK Üyesi, Mehmet Top da Gözlemci sıfatıyla resmi görevli olarak maçtaydı. Başkaları da vardır da bana gelen bilgiler bunlarla sınırlı.

Sezon öncesi, Batı Trakya ile Levent arasında hazırlık maçını izlemeye gittiğim de oradaydı Muhittin Boşat. O maçtan önce Batı Trakya ile Galatasaray’ın U18 takımının hazırlık maçı vardı. Dikkat ettim, Muhittin Boşat’ın oğlu Ahmet Can, duşunu aldıktan sonra Babasının yanına gitti ve Hoca, A takım maçını izlemeden oğlu ile birlikte Stadı terk etti. Demek ki Hoca oğlu için burada. Buna kimsenin menfi anlamda söz söylemeye hakkı olamaz diye düşünüyorum. Koskoca Muhittin Boşat kalkıp da Hakem etkilemeye mi çalışacak? Yok daha neler. Hoca, bu tip şeylere tenezzül edecek bir adam değil ayrıca örnek veriyorum; Hakem etkilemeye çalışacak olsa, MHK’de olduğunda yapardı. Ya da ne bileyim, yeğeni olan Ulusal Hakem Eray Yurtseven için uğraşırdı. Belki de MHK’da kalmak için sözü geçen bazı önemli Kulüp Başkanlarına şirin gözükmeye çalışır, yerini sağlama alma çabasında olurdu. Belki de ülkemize gelen Hakem yorumcularını, herkesten önce davranıp Balık Lokantasına götürürdü. İleri de benim yeğen için de iki kelime güzel şeyler söylesin diye…

Muhittin Boşat’ın Batı Trakya takımı ile alakası yok. Oğlu Ahmet Can Boşat ile alakası var. Şimdi Avrupa’da defalarca bu Ülkeyi en iyi şekilde temsil etmiş bir adamdan hiç kimse güzel bir Pazar günü Alipaşa’da kahvede okey oynamasını beklememeli. Sporun içinden gelen insanların, görevi ne olursa olsun, hem de maç günlerinde gidip de Yıldız Parkı’nda doğayı izlemesini de bekleyemeyiz. “Tamam da, Muhittin Boşat’ın geldiği maçlarda Hakem etkileniyor, takımların esamelerini incelerken isim benzerliğini fark eden Hakemler apışıp kalıyor, Hocanın aklına gelmeyenler Hakem Kürşat Filiz’in aklına gelir mi?” derseniz, orasına sözüm yok.

Ayrıca, Hoca’nın, geçtiğimiz sezonki Beylikdüzü- Batı Trakya maçına gittiği bilgisi de verilmiş, Hakem’i tebrik ettiği notu da iletilmiş. Hakem’e baktım, bilgisayarımdan Cihan Ataş çıktı karşıma. Olabilir, Cihan, Muhittin Boşat’ın MHK Üyeliği zamanında Klasman yükselmiş bir Hakem. Aslan gibi çocuk. Aynı zamanda Hocanın evladı sayılır, komşusu aynı zamanda. Şimdi ben bir mevkide olsam, Babasını kaybetmiş öksüz büyümüş genç bir çocuğu bu topluma kazandırmak için ellerinden tutmaz mıyım? Yardımcı olmaz isem adam değilim. Ben nasıl laf söylerim şimdi Muhittin Hoca’ya. Ne haddimize o’nu eleştirmek. İyi yapmış gitmiş ise, keşke herkes böyle duyarlı olabilse. Bir Hakem’in yetişmesinde emeği olan kişilerin, o Hakem’in maç yönetmesini beğenip, tebrik etmesinden daha doğal ne olabilir?

Aynı gün Hoca’nın, Batı Trakya Teknik Direktörü Birol Yalçın ile başka bir maçı izlemeye gittiği bilgisi de var bu elektronik postada. Bu da olabilir, bana göre son derece normal. Birlikte büyümüş, 40 yıldır birbirlerini tanıyan, yıllardır aile dostu olan iki spor adamı bu memlekette bir araya gelince neden aklınıza hemen başka şeyler geliyor. Batı Trakyaspor Teknik Direktörü Birol Yalçın’ın oğlu Sezer, bildiğiniz gibi Hakem’dir. Hatta bir ara, Muhittin Hoca’nın zamanında Klasman Yardımcı Hakemi de oldu. Muhittin Hoca MHK’den gitti, yerine Osman Avcı geldi, Osman Hoca, bir maç daha verseydi Sezer Yalçın’a, bu genç çocuk halen Klasman kadrosunda olacaktı. Ama hep aynı zihniyet, “O’nun zamanında Hakem yapıldı, demek ki o’nun adamı. Ben bunu bitireyim, kendi kadrolarıma yer açayım” düşüncesi. Sonuç olarak, Hakem Camiasında çok meşhur laf vardır; “Keser döner sap döner gün gelir hesap döner”.  Herkes bir gün yaptıklarının iyi ya da kötü hesabını verecek elbette.

Sonuç olarak; bu ülkede spor adına emeği geçmiş bir insana eleştiri yaparken kılı kırk yarmalıyız. Ben emin olmadan söz etmem. Geçmişte çok hata yaptım bu yüzden, artık yoğurdu bile üfleyerek yiyorum. Ancak gelen e-postada % 100 haklılık payı olan konular da var. Araştırdım ve Hakem M. Kürşat Filiz’in bu maçta çok kötü bir yönetim gösterdiğini farklı kanallardan ve hatta bu işi en iyi bilenlerden teyit ettim. Bu da normal, Kürşat Filiz halen bulunduğu Klasman için yeterli değil. O’nun ben yıllar önce Halkalı’da İFA-Merter A Genç maçını izlemiştim, “Bir daha bu adamı izlemem” demiştim. Merter’den bir futbolcu bu maç sonrasında 2 yıl ceza almıştı. Mesut’tu çocuğun ismi. Hakem M. Kürşat Filiz ile Mahkemelik olmuşlardı.

M. Kürşat Filiz’in Babası İHK Üyesi Yaşar Filiz’in Hakem Atama Sorumlusu olduğu zamanlarda, bir Klasman Hakemi’nin gitmemesi gereken sıradan ama parası güzel maçlara M. Kürşat Filiz’in bolca gittiğini de biliyorum.

Bir de yine Babasının İHK Hakem Atama Sorumlusu olduğu zamanlarda, sadece M. Kürşat Filiz değil, Kürşat’ın yakın arkadaşlarının bile diğer Hakem arkadaşlarına oranla çok fazla özel maçlara gittiklerini söylersem, tüm bunlara ilaveten, M. Kürşat Filiz’in o dönemler antrenmanlarda, klasman olarak kendisinden küçük olanlara sürekli olarak bağırdığını, azarladığını ve büyüklük tasladığını da eklersem, vicdani kanat oluşması açısından yeterli olur diye düşünüyorum.

Belki bundan dolayı babası Yaşar Filiz, geçtiğimiz sezon, İHK Hakem Atama Sorumlusu görevinden ayrılmıştır. Bunu tam olarak bilemiyorum, çok da önemli değil benim için. Belki benim bildiklerimi başkaları da sesli düşünmüşlerdir diye hissediyorum.

Osman Avcı’nın Merkez Hakem Kurulu Üyesi olduğu zamanlarda, M. Kürşat Filiz’i, Profesyonel maça gönderirken, Kürşat’tan çok daha tecrübeli Hakemleri, Yardımcı Hakem olarak yanına verdiği ve hatta bu Yardımcı Hakemlere, bizzat Osman Avcı’nın “Seni Kürşat’a yardımcı olarak göndermek istiyorum, içinden gelerek, severek, bu kardeşimize yardımcı olur musun?” diye sorduğu bilgisi de var ama bunlar da önemli değil.

Hatta M. Kürşat Filiz’in, bir profesyonel maçta 7.2 gibi düşük bir not almasına rağmen cezaya girmediğini, hatta maç biter bitmez M. Kürşat Filiz’in, Osman Avcı’yı arayarak, Gözlemci’nin adını, soyadını ve geldiği ili bildirdiğini ve çok garip bir şekilde Hakem’in değil de, Gözlemci’nin cezaya girdiği bilgisi de var ama bu da önemli değildir, öyle değil mi?

Sonuç olarak M. Kürşat Filiz’in babası Yaşar Filiz şu anda İHK Raportörü görevini devam ettiriyor, M. Kürşat Filiz ise eski adıyla Klasman Hakemliği (Ulusal Hakem) görevine devam ediyor. Her ikisine de başarılar diliyorum.

Ancak M. Kürşat Filiz’e bir tavsiyem olacak, eğer bir arkadaşının Babası (kaldı ki bu arkadaşın meslektaşın dahi olsa) bir takımda Teknik Direktörlük yapıyor ise, bu arkadaşın ile Taksim’de, Beyoğlu’nda göz önünde gezmeyeceksin. Gezersen de seni tanıyan birisi var mı, yok mu diye etrafını kollayacaksın. Sonra; “Kürşat ile Sezer birlikte eğlenmeye gidiyorlar, aradan 2 ay geçmeden, M. Kürşat Filiz, eğlenmeye gittiği arkadaşının babasının maçına çıkıyor ve çok kötü maç yönetiyor” derler.

Yahya Kemal’liler bu konuda haksız. Mağlup oldular, pozisyon üretemediler. Gollerde Hakemlik bir şey yoktu. Mağlubiyete bahane aramayacaklar, zaten aramıyorlar da. Hem ne diyor 28 yaşındaki genç Yahya Kemal İY Antrenörü Abdullah Arda, “Savunmamız hatalıydı.” Batı Trakya çok iyi bir takım. İkinci maçta ta Yahya Kemal’i yenebilirler. Ancak Hakem arkadaşlar, sevdiklerini zan altında bırakmamak için bazı maçları iade etmesini bilmeliler.


SEN MİSİN İYİ OYNAYAN, VAY BEN SENİN …!

Değerli Yerel futbol ziyaretçileri, bu hafta bir olay çok canımı sıktı. Ben, insanların bu kadar adileştiğine hiç şahit olmamıştım. Rezilliğinin bu kadarını daha önce hiç duymamıştım. Bir futbolcudan söz edeceğim sizlere, gittiği her Kulüpte aldığının hakkını sonuna kadar veren, her gittiği Kulüpte ilk olarak Kaptan yapılan, dostça yollarını ayıran, bilerek kul hak yemeyen, iyi bir sporcudan söz edeceğim. Ancak adını vermeyeceğim. Lakin, özsöz olarak birkaç söz söylemem gerekecek:

İğrenç bir toplum olma yolunda süratle yol alıyoruz. Bu gidişle bizi derhal Avrupa Birliği’ne alacaklar. Çünkü onlara benzemeye başladık. Bazı insanlar vardır, ağızlarından küfür eksik olmaz. Bir halt ettiklerini sanırlar, erkekliğinin bundan ileri geldiğini sanırlar.

Küfür etmeden duramayanlar, küfürsüz bir yaşamı kabullenemeyenler için özel bir grup açmışlar Facebook’da. Başlığı da şöyle; Küfür etmek istemiyorum ama elimde değil ….  ……
Türkçe’de alfabenin 29 harf olduğunu söylüyorlar ama bizler genelde 30 harf kullanıyoruz. 30. harfi de siz tahmin ediyorsunuzdur. Mesela sırf küfür etmek için maça gidenler var, yolda birisine küfür etseniz, doğrudan Cezaevine atarlar adamı, kişilik haklarına saldırıdan dolayı. Ancak ne hikmetse maçlarda, rakip futbolcuya, rakip seyirciye ve en çok da Hakem’e küfür etmenin hiçbir yaptırımı yok. Bu, bizde de böyle, dünyada da böyle. Ermenistan denilen ülkede, vakti zamanında bir yarışma yapmışlardı, Hakem’e en iyi küfür etme yarışması! Birincisi de; “Hakem, senin bilmem neyini, Moskova’da Lenin Anıtının yanında..” diye başlayan küfür kazanmıştı. Şimdi yazacaklarımı Efkan Bey’in sansürlemeyeceğinden emin olsam, çok şey yazacağım ama siz anlayın gerisini…

Size bir örnek vereceğim; 2005 yılında Zeytinburnu Amatör Stadı’nda (Bozkurt Sahası) sabahın 09’unda bir BG maçı var, Hakem tecrübeli ama Yardımcı Hakem daha toy çocuk. Adı Emre ancak Soyadını vermeyeceğim. Çocuğun Hakemlikteki henüz ilk haftaları. Maç başlıyor, Yardımcı Hakem’in arkasında 50’li yaşlarda bir tane besmelesiz peydahlanıyor. Başlıyor Yardımcı Hakem’e küfür etmeye. Yardımcı Hakem ne karar verse küfür ediyor yaşlı adam.  Çocuk 15. dakikada atıyor bayrağı yere. Hakem’e diyor ki; “Ağbi, bu böyle olmaz, ben bu şartlarda Hakemlik yapmam, karşı tarafta annem ile babam var, durmadan küfür yiyorum, bu bana göre iş değil”. Hakem çok uğraştığı halde ikna edemiyor Yardımcısını. Bu sefer çocuğu yanına alıyor, tribünlere gidiyor, dünyaya bir kaza sonucu gelmiş olduğu belli olan adi mahlukata diyor ki; “Sen kimsin, hangi takımı tutuyorsun, bu çocuk sana ne yaptı? Ne karar verdiyse küfür ettin be Allah’ın kulu, kimsin sen” diyor. Aldığı cevap ise;

“Ben takım makım tutmam, futboldan da anlamam. Sokarım maçına. Ben buraya Hakemlere küfür edip deşarj olmaya geldim.”

İşte o zaman film kopuyor. Hakem, al şimdi deşarj ol diyor ve bu sefer Hakem başlıyor küfür etmeye. Ama ne küfürler, gün yüzüne ilk defa çıkmış, en orijinal küfürler. Hakem bir kaptırıyor kendisini, sormayın gitsin. Deli deliyi görünce sopasını saklar misali, yaşlı adam susuyor, Hakem saydırıyor. Adam oradan kaçarcasına gidiyor ama 5 dakika sonra geri geliyor, belli ki ilk şoku atlamış, taarruz sırasının kendisine geldiğini düşünmüş ve bu sefer de Hakem’e küfür etmeye başlıyor. Hakem de o an için bu dünyadan kopup gidiyor.

Hakemler, içeriye, soyunma odasına giriyorlar, Hakem bir sigara içiyor, peşinden bir daha. Bir de simit yiyor ne alakası var ise, sonra maça geri geliyorlar. Hiçbir şey olmamış gibi maça devam ediyorlar. Adam ise 80 dakika boyunca küfür ediyor. Polisleri mi soruyorsunuz? Günün kuponunu hazırlıyorlar arabalarının içinde. Altılıyı koyacaklar ya! Kupon işi bittiğinde geliyorlar ve Hakem’den olayları dinleyince de “Madem ki bu küfürleri duymak istemiyorsunuz, yapmayın kardeşim bu işi..!” diyorlar. Şimdi ise birçok Polis Hakemlik yapıyor, nasılsa Karacaköy’e bile gitseler yol ücreti ödemiyorlar. Ayrıca Amatör Bülteni Amirlerinin önüne koyduklarında tüm gün izinliler. Şu sözü de aktarayım konu kapansın:

“Dünya menfaatleri için iyilik edenlerin iyilikleri, avcının kuşlara yem atması gibidir.”

Geldiğimiz noktada o günkü trionun 3 Hakemi de artık Hakemlik yapmıyorlar, hatta orta Hakem olan çocuk, daha sonra mide rahatsızlığı geçiriyor. Halen midesinden sorunlu bildiğim kadarıyla. “Bu mide rahatsızlığı Hakemlikten bana hatıra kaldı” diyor. Hakemlik yaptığın için pişman mısın diye soruyorum o’na; “Bıraktığım için memnumum” diyor.

Ramazan gününde iftar saatine yakın, Ahmet Mahmut Ünlü Hoca’yı dinliyorum; birisi Hoca’ya soruyor, “Hocam, oruçlu iken küfür etmek günah mıdır?” Hoca da diyor ki; “Be mübarek, Ramazan günü olmasa, oruçlu olmasan küfrü sevap mı sayıyorsun?”
                            
TÜRK CEZA KANUNU, MADDE 125: Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilat ederek işlenmesi gerekir.

Sanıyorum benim ülkemde küfrün düşünce özgürlüğü kapsamında olduğu sanan geri zekalılar var. İyi oynarız küfür yeriz, kötü oynarız küfür yeriz, çocuğumuzu küfür ederek severiz, konuşurken küfür ederiz, severken küfür ederiz, arada seks yaparken de küfür edenler varmış :) Deli Kenan söyledi.

Temel’in fıkrasını bilirsiniz; Temel ile Fadime sevişirken, Fadime coşmuş bir halde Temel’e demiş ki; Temel bana argo konuş…! Temel’de; “Ula Fadime senin ananı, avradını… demiş”

O futbolcuya küfür edenlere onların anlayacağı dilde konuşup, biz de mi küfür etsem acaba?

BU HAFTA PANORAMA YAPMAYACAĞIZ

Malunumuz, ligimizde gruplar değişti. Takım sayısı azalıp, gruplar çoğaldı. Panorama yapmak bizim için oldukça zorlaştı. Biz yaparız, bundan eminim ancak bizi üzen şeyler var. Hep söylüyorum, her maça gitmek gibi bir durumumuz asla olamaz, güvenilir kişilerden yardım alıyoruz ancak geçen hafta bir kaynağımız beni çok üzdü. Sahanın en kötüsünü bana bildirmiş, ben de o isme güvenerek yazdım bu kardeşimizi. Yazmaz olaydım, bile bile hak yedik. Bu panorama olayını Öner ile birlikte gözden geçirdik ve her hafta 3 liste yapmaya karar verdik, Altın karma, gümüş karma gibi.

Bu hafta çok iyi oynayan takımlarımız kusura bakmasınlar, Çekmeköy’ün Teknik Direktörü Mustafa Ertem Hoca da kusura bakmasın, hakkı bizde saklı duruyor. Bir de Kağıthane’nin kalecisi Şükrü kusura bakmasın. İdealtepeli kardeşlerimiz, Silivrili futbolcularımız, Yeşil Esenyurtlular, Gazi Mahalleli futbolcu kardeşlerimiz, Çakmaksporlular, İMES’liler, Selimiyeliler, İstanbul Gümüşhaneli futbolcular ve bilhassa Yavuz Atam kusura bakmasınlar ve de Hakemler; Harun Yücedağ, Emre Malok ve Osman Yiğit Uzer; onlar da kusura bakmasınlar. Bu hafta bizi affetsinler. Haftaya görüşmek üzere…

Cuma sabahı inşallah maç yorumlarıyla sizlerle birlikte olacağız. Selam ve saygılarımla:

Elektronik Posta Adresim: bkyerelfutbol@hotmail.com

15 yorum:

Adsız dedi ki...

senin yazılarını okudğum kadar okul kitaplarını okusaydım üniversitedeydim burak hocam..

h.edip adıvar'dan sevgiler, saygılar.

seni yanıltan futbolcu kardeşlerimizinde canı sağolsun.. :))

Burak Kurtuluş dedi ki...

Benden de Halide Edip Adıvar'lılara selam ve saygılar. Başarılar diliyorum.

Çakmak AteŞi dedi ki...

Çakmaksporlular adına sizlere teşekkür ederiz. emeklerinize saygı duyuyoruz. Gecen hafta facebook sayfamızda panaromanızı yayınladık kaynak belirtmedigimiz icin ayrıca özür dileriz. Panorama yapamayışınızı anlayışla karşılıyoruz Kolay Gelsin.. Çakmak Spor Kulübü

Burak Kurtuluş dedi ki...

Biz de sizlere teşekkür ediyoruz. başarılar diliyoruz. Ancak panoramyı dediğimiz gibi yapacağız. Altın Karma, Gümüş Karma ve Bronz Karma gibi. Belki de eski usul yaparız belli mi olur! Yeterki güvendiğimiz dağlara kar yapmasın.

Çakmak AteŞi dedi ki...

Siz iyisini bilirsiniz Burak Bey Güvenilecek Dağ kalmadı ki Kar yağsın.. :)

Adsız dedi ki...

Konuyla uygunmu bilmem ama aklıma takılmıyor değil. Site e zaman normale dönecek yoksa böylemi kalacak. habira 10 gün sonra deniyor merak ettim. :)

yazılarınızı takip ediyorum iyi çalışmalar

iBRAHİM ÇELİK dedi ki...

Sayın Burak bey önce size selam ve sevgilerimi sunuyorum.Ereğliden kucak dolusu selamlar.Yeni futbol sezonu hepimize hayırlı olsun.Yazılarınızı dört gözle bekliyoruz.Bu hafta Albayrak-Öz Karacaahmet maçına İstanbula geldim.Albayrak rahat bir oyundan sonra 2-0 maçı aldı.Size ve Yerel futbol camiasına kucak dolusu selam ve sevgiler.İbrahim ÇELİK

Adsız dedi ki...

Sevgili Burak kardeşim,

Kamuya mal olan kişiler her yere gidemezler,hele gözönünde olanlar hiç gidemezler,Konu Muhittin Boşat,ın oğlunun maçı seyretmesi değil konu Muhittin bOşatiın oğlunun maçına kendi takımına yarar sağlasın diye gitmesi,500 tane maç arasında gidecek maç bulamadımı?sende iyi biliyorsun neyin ne olduğunu ama ,zaten yazıyı dikkatle okuyanlar ne demek istediğini gayet iyi anlıyorlar.muhittin boşat oraya gitmekle sunun mesajını veriyor,ha bak adam gibi maç yönet,Batı trakyaya yanlış yapma mesajı veriyor,hakem ,de ona göre karar veriyor.Mustafa hoca berbet bir maç yönetti,bunu sende çok iyi biliyorsun,kimse bahanenin arkasına sığınmıyor,Yahya kemal ilk defa yenilmedi,son defa,da yenilmeyecek değil,kötü top oynadılar,ama berbat bir yönetim ile.Batu trakya,ya Muhittin Hoca,Birol hoca el ele başarılar diliyoruz.

Ağabeyin

Burak Kurtuluş dedi ki...

Ağabeyimize selamlarımı sunuyorum...

Adsız dedi ki...

BURAK BEY NEYİN NE OLDUĞUNU BU KADAR BİLİYORUZ,MUHİTTİ,N BOŞAT HATA YAPMIŞTIR,BAŞKA TAKIMLARIM YAKMASINLAR BARİ

Adsız dedi ki...

Bence panaroma yapılmaması en hayırlısıdır.Altın karma,gümüş karma diğer sistemden daha saçma olur.yaklaşık 40 tane SAL maçının olduğu bir haftada en fazla 4 maç izlersiniz,birde yardımcınızın oldgunu sölüyorsunuz 8 maç ve buradan altın,gümüş ve bronz karma yapacaksınız.Olduki siz ve arkadaşınızın fikirleri göreceli olacağından...Samimi düşüncelerim bunlar beğenirsiniz beğenmezsiniz orası size kalmış.

Burak Kurtuluş dedi ki...

Yorumunuza saygı duyuyorum. Bana kalırsa ben de panorama yapmak istiyorum. Ancak bu hafta geçti artık. Önümüzdeki hafta için panorama hazırlayacağız. Mesela Ağustos ayında beni tanımayan bir futbolcu kardeşimiz, benim de olduğum bir ortamda bir Kulüp Yöneticisine, "Başkanım, ben getiğimiz sezon 7 defa karmaya girdim" dediğinde çok hoşuma gitmişti. Bu da bir nev'i piyasadır. Bu konuda en başta biz olmak üzere, tüm Camiadan fedakarlık bekleyeceğiz. Hakkımızda hayırlısı olsun, ben asla bilerek hak yemedim ancak beni arayıp da, "ağbi sen bizim hakkımızı yiyorsun" dediklerinde konuşamıyorum.

Burak Kurtuluş dedi ki...

İbrahim Çelik Beyefendi'ye ve tüm Ereğli'lere bizden de selamlar.Teşekkür ediyorum sağolun İbrahim Bey.

Adsız dedi ki...

bu ne perhiz bu ne lahana turşusu burak kurtuluş.
geçmiş senelerde dikilitaş maçlarını izleyen müjdat yetkiner e demediğini bırakmadın. kaldı ki m.y nin oğlu o takımda oynuyordu ve bir baba olarak oğlunun maçını izlemek m.y. nin en doğal hakkıydı. muhittin boşat olunca oğlunun maçını izlemek mübah, müjdat yetkiner olunca tu kaka..
ne güzel çifte standartlar bunlar sayın burak kurtuluş.
sırf o yazılar yüzünden müjdat yetkiner uzun bir süre oğlunun maçlarını izlemeye bile gelmedi.
sen sallamalarına devam et ama
arşiv unutmuyor...

Burak Kurtuluş dedi ki...

Arşivleri sildik değerli kardeşim. Yepyeni bir siteyiz. Perhiz ile lahana'nın dostluğunu Salı günü okmanızı tavsiye ediyorum.

Çatalzeytin Zümrütspor gol yağdırdı

İstanbul 2. Amatör Lig 14. Grup'ta lider Çatalzeytin Zümrütspor deplasmanda Yavuz Sultan Selimspor'u 11-0 gibi farklı bir skorla yendi.